NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
اللَّهِ بْنُ
مَسْلَمَةَ
الْقَعْنَبِيُّ
عَنْ مَالِكٍ
عَنْ نَافِعٍ
عَنْ عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ
عُمَرَ أَنَّ رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
قَالَ لَا
يَبِعْ
بَعْضُكُمْ عَلَى
بَيْعِ
بَعْضٍ وَلَا
تَلَقَّوْا
السِّلَعَ
حَتَّى
يُهْبَطَ
بِهَا
الْأَسْوَاقَ
Abdullah b. Ömer (r.a.)'dan
rivayet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Bazınız bazınızın
satışı üzerine satışta bulunmasın. Mallar çarşıya indirilinceye kadar (onları)
karşılamayınız."
İzah:
Buharî, buyu'; Müslim,
buyu'; Nesâî, buyu'; İbn Mâce, ticârât; Dârimî, buyu' ; Ahmed b. Hanbel, II, 7,
22, 63.
Hadis-i şerife göre Hz.
Nebi (s.a.v.), alışverişle ilgili iki şeyi men etmiştir:
1- Yapılan bir satışı
bir başkasının bozup kendi malını satmasıdır. Bu mesele şu şekilde tasavvur edilir:
İki kişi bir malı alıp satma konusunda anlaşırlar, fiatta .ıiutabakat
sağlarlar. Fakat daha meclis muhayyerliği varken üçüncü bir şahıs gelir,
müşteri için daha avantajlı şartlarla kendi malım satmak ister. Böylece
müşteri önceki akdi fesheder. Bu durumda satıcı zarara uğrar. İşte Hz. Nebi
(s.a.v.)'in yasakladığı budur. Ama, iki kişi pazarlık halinde iken, henüz alım
satım gerçekleşmeden bir başkası araya girip kendi malını satmak isterse bu
caizdir. Nitekim Hz. Nebi (s.a.v.) açık artırma yoluyla bir çul ve maşraba
satmıştır.
2- Şehre getirilmekte
olan malları daha şehir dışında iken karşılayıp satın almak, onların şehire
girmesine engel olmak. Hz. Nebi (s.a.v.)'in bunu yasaklamasının iki önemli
hikmeti vardır:
a) Üreticiyi korumak:
Genellikle yollara çıkıp ticarî kafileleri karşılayanların maksadı, üreticinin
elindeki malı ucuza almaktır. Çünkü köyden gelen üretici şehirdeki fiatı
bilemez. Özellikle, kendilerini karşılayan tacirler pazardaki fiatları gizler
veya olduklarından daha az gösterirlerse, üreticinin aldanması daha fazla olur.
b) Tüketiciyi korumak:
Çünkü şehre gelen malı yolda karşılayanın maksadı, fazla kâr etmektir.
Dolayısıyla bu durumda olan kişi üreticiden aldığı malı elinden geldiği kadar
pahalıya satmak isteyecektir. Ayrıca tüccarın üreticilerin mallarını yollarda
kaşılayıp satın alması tekelciliğe sebep olur. Serbest rekabete engel olur.
Fiatların düşmesinde önemli payı olan rekabet imkânı ortadan kalkınca fiatlar
artar, bundan da tüketici zarar görür.
Bilindiği gibi dinin.'z,
kişinin hem dünya hem de âhiret hayatına hita-beder. Bazan dünya hayatının
dizenini sağlayacak şeyleri, uhrevî müeyyidelerle disipline eder. İşte burada
da, gerek üretici olsun gerek tüketici olsun bütün halkın, dünya nenfaatım
ilgilendiren bir konu uhrevî bir müeyyide ile kontrol edilmektedir. O
müveyyide, Hz. Nebi'in emrine karşı gelmenin doğuracağı sonuçtur. O da en
azından kerahattır.
Âlimlerimiz;
üreticileri şehir dışında karşılayıp, mallarını ta orada satın almanın dinî
açıdan mahzur olduğunda müttefik oldukları halde, hukukî açıdan bu alışverişin
geçersiz olduğunu söylememektedirler. Hattâbî, âlimlerin bu konudaki
görüşlerini şöyle özetler:
"Bazı âlimler,
üreticileri şehir dışında karşılamayı mekruh görmüşlerdir. Mâlik, Şafiî, Ahmed
b. Hanbel ve İshak bu gruptandır. Onlardan, bu satışın fasid olduğunu söyleyen
hiç kimseyi bilmiyorum. Ancak, Şafiî bu durumda hadisin zahirine bakarak,
satıcının muhayyer olduğunu söyler. Zannediyorum Ahmed de aynı görüştedir. Ebu
Hanîfe, şehir dışında mal karşılamayı mekruh görmez ve satıcı pazara geldiği
zaman ona muhayyerlik de tanımaz..."
Hattâbî'nin ifadesinden
Ebu Hanîfe'nin, sanki şehir dışında mal karşılamayı normal gördüğü izlenimi
edinilmektedir. Oysa gerçek öyle değildir. Hidâye'de, Hanefilerîn bu konudaki
görüşleri şöyle dile getirilir:
"Şehire gelen malı
yolda karşılamak yasaklanmıştır. Bu, şehir halkına zarar verdiği zamandır. Ama
zarar vermezse mahzur yoktur. Ayrıca tacir, mal getirenlerden çarşıdaki
fiatları gizlerse yine mekruhtur. Çünkü bunda hem aldatma hem de zarar verme
sözkonusudur."
İbnii'l-Hiimâm da şöyle
der:
"Şehir dışında mal
karşılamanın iki şekli vardır:
a) Zahire alıcıları,
kıtlık senesinde şehre mal getirenleri karşılarlar. Maksatları, daha sonra
şehir halkına pahalı satmaktır.
b) Mal getirenler
şehirdeki fiatları bilmedikleri için, tacirler onları karşılarlar ve daha
ucuza satın alırlar. Şafiî'ye göre; tacirler bunu kasden yapmışlarsa isyan
etmiş olurlar. Ama tesadüfen şehir dışına çıkmış ve orada şehre mal getirenlere
rastlamışlarsa bunun günah olup olmadığında iki görüş vardır. Onlardaki
kuvvetli görüşe göre bu da günahtır. Ama bize göre yasak, ya şehir halkına
zarar vermek ya da fiatları gizlemekle kayıtlıdır. Halka zararı yoksa ve
fiatlar gizlenmemişse bu hareketin mahzuru yoktur."